TBMM Başkanı Kurtulmuş: Türk dünyası yeni bir kimlik kazanmıştır
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "19'uncu ve 20'nci yüzyılda devam eden şartlar artık yavaş yavaş ortadan kalkmış ve Türk dünyası yeni bir kimlik kazanmıştır. Şunu açıklıkla söyleyebiliriz; özellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin dağılmasıyla birlikte gelişen süreçte Türk dünyası artık kimliğine kavuşmuş, sadece siyasi bağımsızlık değil arkasından ekonomik bağımsızlık sürecine girmiş ve milli kimliğini de sahip oldukları medeniyet değerleri üzerinden tanımlamaya başlamıştır" dedi.

TBMM'de, 'Uluslararası Ceditçilik Sempozyumu' düzenlendi. Meclis Tören Salonu'nda gerçekleştirilen sempozyuma, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı. Sempozyum, saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.
'KÖKLERİMİZDEN KAYNAKLANAN DÜŞÜNCELERE İHTİYACIMIZ OLDUĞU AŞİKAR'
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, sempozyumda tartışılacak fikirlerin Türk dünyasının gelişmesine katkı sunacağını belirterek, "Bu toplantının hem içeriği hem de zamanlaması itibarıyla fevkalade önemli olduğunun altını çizmek isterim. Dünya siyaset bakımından dengelerin değiştiği, Türk dünyasının kendi kimliklerinin üzerinden dirilmeye, uyanmaya başladığı bir dönemde ve özellikle dünyanın yeni fikri ve siyasi arayışların içerisine girdiği bir dönemde; bizim köklerimizden kaynaklanan düşüncelere fevkalade ihtiyacımız olduğu aşikardır. Bu çerçevede bundan sonraki dönemde ceditçilik fikri üzerinden gelişecek olan hamleleri aslında İslam'ın 3'üncü büyük yürüyüşü olarak telakki etmenin de mümkün olduğu kanaatindeyim" ifadelerini kullandı.
'MEDENİYETİMİZİN 3'ÜNCÜ BÜYÜK ÇIKIŞINA ÖNCÜLÜK EDECEĞİZ'
Özellikle 19'uncu yüzyılda Selçuklu ve Osmanlı mirasının ciddi bir çöküşün içine girdiğini ve bu çerçevede dünyada önemli çöküşlerin ortaya çıktığı bir dönem olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bu süreçten sonra '3'üncü büyük koşu' diyebileceğimiz koşuya hazırlık döneminde olduğumuzu ifade etmek isterim. 19'uncu ve 20'nci yüzyılda devam eden şartlar artık yavaş yavaş ortadan kalkmış ve Türk dünyası yeni bir kimlik kazanmıştır. Şunu açıklıkla söyleyebiliriz; özellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin dağılmasıyla birlikte gelişen süreçte Türk dünyası artık kimliğine kavuşmuş, sadece siyasi bağımsızlık değil, arkasından ekonomik bağımsızlık sürecine girmiş ve milli kimliğini de sahip oldukları medeniyet değerleri üzerinden tanımlamaya başlamıştır. Bunu Özbekistan'da, Kazakistan'da, Azerbaycan'da ve diğer bütün Türk illerinde görüyoruz. Bu kimliğimizin üzerinden İslam'ın yeniden kendi kökleriyle buluşması ve Türk dünyasının buna öncülük etmesiyle birlikte büyük medeniyetimizin 3'üncü büyük çıkışına inşallah şahitlik edeceğiz, öncülük edeceğiz. Bu çerçevede bundan bir asıl evvel gelişmiş olan Ceditçilik hareketinin iyi anlaşılması gerektiğini, bunun sadece tarihi bir olgu olarak değil, o dönemin şartları içerisinde gelişen büyük bir fikri yenilenme, rönesans hareketi olarak görülmesi gerekiyor. Ayrıca o günden bugüne dersler çıkarılarak bu 3'üncü büyük koşumuzu daha güçlü bir şekilde gerçekleştirmeyi ümit ediyoruz" diye konuştu.
'ÇOK KUTUPLU YENİ BİR DÖNEMİN TAM BAŞINDAYIZ'
Numan Kurtulmuş, TBMM çatısı altında Ceditçilik Sempozyumu düzenlenmesinin önemine işaret etti ve Ceditçilik Sempozyumu'nun her yıl bir başka Türk devletin de gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı. Türk dünyasının yeni bir dönemin başlangıcında olduğunu aktaran Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"19'uncu yüzyılın sonu 20'nci yüzyılın başında yaşanan gelişmeler nasıl yeni bir dünya düzenini ortaya çıkardıysa, dünyadaki dengeleri nasıl altüst etsiyse, imparatorluklar nasıl başka güçlerle yer değiştirdiyse, siyasetin dışında ekonomi, ticaret başta olmak üzere her şeyin kökten değiştiği bir dönemi insanlık nasıl yaşadıysa, neredeyse bire bir aynısını yaşıyoruz. Yeni bir dönemin başlangıcındayız. Tek kutuplu dünyanın, Amerika'nın Afganistan'dan çekilmesiyle birlikte tarihe karıştığı çok kutuplu yeni bir dönemin tam da başındayız. Bu dönem çok merkezli, çok kültürlü bir dönemdir ve bu şekilde gelişecektir. Tam da bu döneme denk gelen önemli bir gelişmenin, Türk dünyasının önüne serildiğini de sevinçle görüyoruz, takdirle karşılıyoruz. Orta Asya'dan Kafkaslara, Türkiye'ye ve Avrupa'ya kadar yaklaşık 300 milyonluk bir Türk dünyası, tek tek bağımsızlıklarını kazanarak kendi milli kimlikleri üzerinde ayağa kalkmışlardır. Bunun önemli bir tarihi başlangıç olduğunun altını çizmek isterim. Eğer Türk dünyasında bir uyanış olsa ama dünya buna imkan verecek bir küresel denkleme sahip olmasaydı, bugün Türk dünyasının sahip olduğu avantajlar bu kadar önemli hale gelmeyebilirdi. Veya tam tersine dünya konjonktürü farkı olsa, Türk dünyası bundan haberdar olmasaydı önemli bir gelecekten bahsediyor olamazdık. Şartların hepsi yan yana gelmiştir. Neredeyse hepsi mükemmel bir şekilde Türk dünyasının yeni bir rönesansa hazırlanmasını mümkün kılmıştır."